Pages

26 Nisan 2011 Salı

Armoni



Lambaların söndüğü andan itibaren susmaya başlar; tüm evren... Üşümüş yastığıma koyarım başımı usulca. Dünya dönmeyecektir benim için; tüm duygularımı başucuma bırakıp; gözlerimi tavana diktiğim andan itibaren, uykuya dalana kadar geçen o sürede; yumuşak bir şekilde ezgilerini duyarım zamansızlıkta akan müziğin; armoni, uyum, ahenk...

Gözlerim kapanacak az sonra. Ama o ana kadar söylediklerim; aşk sözlerim, kaygılarım, hüzünlerim, kavgalarım, yılgınlıklarım, korkularım, çaresizliklerim, umutsuzluklarım, özlemlerim, yaşadığım tüm kötü şeylerle birlikte; mutluluklarım, geleceğim, sevdalarım, sevinçlerim, çocukluğum, sevgimi yaşatan tüm anılar; duvarlarında yansıyan araba ışıkları; elimin altında kayıp giden zamansızlık; gözlerimin önünden geçip giden ömrüm...

Ben bir silüetim yalnızca; gözlerim kapanacak yine de; günahlarım ve sevaplarımla...


24 Nisan 2011 Pazar

Zihinle Oyunlar


"Nasıl görürsen, öyle düşünürsün. Nasıl düşünürsen, öyle yaşarsın".
Bir insan zihniyle oyunlar oynayabilir. Vicdanımı, zihnimin otonomik karmaşasını düzene sokup, onu istediğim şekilde yönlendirebilirim. Ama bu kolay değil elbette. Bunu ancak, hiçbir fikri oturmamış, düşünceleri dalgalanan bir insan yapabilir. Yoksa, hayatın gerçekleri karşısında, yaşattığı acı ve sevinçlerin duraklarında ister istemez beklemek zorundayız.

Ama yine de olasılıkla insan, bazı durumlarda zihnini acı çekerek de olsa yönlendirip, istediği gibi düşünebilir ve aslında bu insanın iç benliğinde, fark etmeden gelişen bir süreç olan; "olgunlaşma"ya denk düşer.

Zihnimizi, derin nefes almalarımızla boşaltıp, sürekli bir taze fikir sirkülasyonu ile, zihnin yaşattığı duyguları değiştirebiliriz. O'nu belirli bir yönde kanalize edebiliriz. Bu yüzden de algı, insanın uzağında, insandan çoğunlukla yarı-bağımsız olarak sıyrılmış, dualist bir kişilikmişiz izlenimi yaratıyor.

İnsanın düşüncelerini belirli yönde kanalize etmesi bundan başka ne anlama gelebilir ki? Ben, düşüncelerimin içinde, düşüncelerimle oynayabileceğimi biliyorum. O halde ben gerçekten bir şey hissetmeyen, düşünceleri yersiz kalıplardan oluşan biriyim. Çünkü, onlarla oynayabiliyorum dilediğim gibi. İnsan düşüncesinde, düşüncelerine karşı gelebileceğini düşünüyorsa, zihniyle oynayabiliyorsa, artık o'nu benliğinden bir şekilde ayırmış demektir.

Voltaire'in, "insan algısının sınırları" derken ne demeye çalıştığını anlamak, uzun süren bir zihin yolculuğuna dayanıyor sanırım.