Pages

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bilinç Hastalık Mıdır / Akıl Dışılık

Paul Klee - Ad Marginen
"'Kendimi duyumsuyorum ama sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. Sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. Yani gayet açık, değil mi? Kendi kendinin bilincine varmak hastalıktır.''
                                                                                                           Yevgeni Zamyatin


19. yy. Rus aydınlarının üzerinde durduğu en önemli konu budur. İvan Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar" romanından sonra başlayan nihilist akım, Dostoyevski'de iyice belirgin hale gelmiştir. Hatta "Yer Altından Notlar" kitabının 16. sayfasında "Bilinç hastalıktır..." şeklinde devam eden bir monoloğu vardır. Çevresinde olup bitenlere anlam veremeyen bu edebi grup, Rus köylülerin/mujik aksine mutsuzdurlar. Çünkü varoluşu felsefi açıdan sorgulayan bu grup, özellikle Tanrı'nın ve hükümlerinin toplum tarafından peşinen kabullenilişini anlamsız bulurlar ve kıyasıya eleştirirler.

Peki bilinç neden hastalıktır? Bunun en derininde yatan sebeplerden biri, insan bilincinin kıyaslanabileceği  hiçbir benzer bilincin gözlemlenememesidir. Uzayın uzak derinliklerinin keşfi şimdilik mümkün olmadığından ve yakın uzayda bilinç sahibi bir canlıya rastlanamadığından bu durum en azından şimdilik böyledir. Mesela şu açıdan bu duruma yaklaşabiliriz. Özellikle teknolojinin hızla geliştiği 20. yüzyıl ve sonrasında insanlık teknolojik aletlerin ve gelişen sanayinin büyüsüne kapılmış ve kendisini yeryüzünün akıl sahibi efendisi saymakla birlikte bilincin tam ve güvenilir olduğu fikrine de saplanmıştır. Aslında bu anlayış, akılla sağlanan her türlü bilgiye güvenilmesi gerektiğini söyleyen John Locke'un desteksiz ifadelerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü yapılan çok detaylı ve gelişmiş bir icat bile insan bilincini yüceltemez. Bilincin her zaman gerçeğe yaslandığını düşünmek rasyonel değildir. Öyle bile olsa biz bunu bilemezdik veya başkasına aktaramazdık. Bu düşünce biçimi de nihilizmin babası sayılan, Yunan filozof Gorgias'a aittir. Gördüğünüz üzere bilincin yalnızlığı bunun bir kaynağı olabilir.

Bir başka neden bilincin rasyonel olma iddiasının sürekli bir şekilde ihlal edilmesidir. Öncelikle şunu da söylemeliyim; Voltaire, "İnsan Zekasının Sınırları" yazısında, insanın sınırlı uzmanlık bilgisine çok fazla yaslandığını çok daha önceleri söylemiş bulunmaktadır. Bunun için de şunu örnek vermiştir; Bir kasabaya doktor olarak atanan bir adam, bilgi birikiminin, görgüsünün ve bakış açısının kasabalılardan geniş olduğunu düşünerek bununla böbürlenmektedir. Halbuki, bilmediği/bilemeyeceği şeyleri duyumsamak istemez. Bu nedenle kendisine soru sorulan her konuda ahkam kesmeye başlar. Bilinemezliğin gücünü yok sayar. Dolayısıyla, matematiksel bir mantıkla açıklanmaya çalışılan her konu, eninde sonunda bilinmezliğin ve rasyonel olmayanın ve de rastsal olanın avucuna düşer. Dolayısıyla akıl dışı evren, bilinci sürekli uyarmaktadır.