Pages

17 Mart 2016 Perşembe

Bir Şey Demek Bir Şey İfade Eder mi?

Peter Paul Rubens - Massacre of the Innocents
"Benim Hiç’im gözle görünen, elle tutulan bir Varlıktır. Üstelik kırıcı olan bu Hiç, vakumu dolduracak kadar da yapıcıdır. Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im."  Max Stirner
İnsanın düşünceleri yaşadığı sosyal ve fiziki çevreden etkilenir. Sıcak bir memlekette yaşıyorsak farklı, soğuk memlekette yaşıyorsak farklı bir karaktere sahip oluruz. Baskı altında hepimiz farklı davranışlar sergileriz. Bizi geren bazı düşünceler başkalarının kafalarından öylesine geçip gidebilir. Ama hepsinin ötesinde, toplumsal yaşamdaki konumumuz bu fay hattınını çatallaşmaları arasında, bir patika üzerinde konuşlanır.

Alphonse Karr demiştir ki; "her insanın üç kişiliği vardır; olduğu göründüğü ve olduğunu sandığı". Peki aslında biz kimlerizdir? Neden bir çok anomali, heuristik, yanlı psikolojik faktörlerin etkisi altındayız?

Çoğu zaman bana bir konu hakkındaki fikrim sorulduğunda veya bir konu hakkında bildiklerimi söylemek istediğimde şöyle düşünüyorum; elbette ki bu konu hakkında benden daha yetkin düşünenler var. Veya, benim bu söylediğim karşı tarafın akıl süzgecinden anlatmak istediğim özgünlüğüyle geçebilecek mi? Çoğu zaman konuşmamam gerektiğini düşünüyorum. Entelektüel bir çevrenin insanı olmadığım için konuşulanlar da artık saçmalık olarak geliyor bana. Tüm bir yaşamım devasa bir piyes gibi.

Neden bir şeyler söylemek mecburiyetindeyim; eğer söylediklerimin bir anlamı veya derinliği yoksa? Neden konuşuyorum zaten istediğim gibi anlaşılmayacaksam? Sürekli kendimizi ifade mecburiyetinde kalıyoruz. Çünkü sesimiz çıkmazsa içimizdeki boşluk tuhaflaşıyor. çünkü konuşmamanın da kaçınılmaz olarak sonuçları vardır. Konuşmadığımızda, konuşmayan bir insan olarak etiketleniriz. Az bilerek konuştuğumuzda ise, öyle düşünen biri olarak niteleniriz. Bu kişi öyle düşünüyor; şu kişi böyle biri gibisinden toplumda bir yerimiz olur.

Ne acı bir şey, biri olmak saplantısına düşmek. İnsanlara izahat vermek ne acı bir şey. Bir anlamı olmayan konuşmalarla, gerçek bilginin, felsefi derinliğin olmadığı bir topluluğa üye olmak ne acıdır. Goethe şöyle demiş; "Eskiden derdim ki; ‘İnsanın başına gelebilecek en kötü şey, bir gün yapayalnız kalmasıdır.’ Öğrendim ki; 'Hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey, yapayalnız hissetmesine neden olan insanlarla yaşamasıdır.’"

Eğer sadece ilkel ihtiyaçlarımızı gidermek için konuşuyorsak, sadece bir takım sesler çıkaran hayvanlardan ne farkımız var? Bir insanın farkı konuşurken, yani zihninin duvarlarının yıkılmaması adına amansız bir savunma yaparken değil, kitap okurken, yani anlamak ve kavramak için kendini bütünüyle teslim ettiğinde ortaya çıkar. Yaşam boyu, bizi sarmalayan bilişsel çelişkileri yok etmek için uğraşırız. Tüm büyük filozoflar da bunun farkında oldukları için, öncelikle şüpheyi yüceltmişlerdir. Ama bir insanın düşüncesinin tek kriteri insanın kendisi iken, çevremizin ve diğer insanların düşünce düzeyindeki konumları bu derece kaygan bir zeminde iken, bizim ne düşündüğümüzün ve ne konuştuğumuzun bir ehemmiyeti kalıyor mu?

İnsanın tek kriteri kendisidir ve insan, zavallıca konuşmaya, kendini ifade etmeye mahkumdur.

Şimdi "Horace and Pete" dizisinin birinci bölümündeki, liberal ve muhafazakar karakterin diyaloğuna kulak verelim.

- Siz muhafazakârlar Hilary'nin e-postalarında bir şeyler bulmaya çalışıyorsunuz...çünkü aleyhinde diyebileceğiniz bir şey yok. Gerçek bir münazara yapmaktan acizsiniz. Siz liberallerin sorunu ise kendinizi iyiler olarak düşünüyorsunuz... ...ve böylece kendinizde suç işleme hakkını görüyorsunuz.

* İlginç olan kendinizi ve karşınızdakini tasvir etme şekliniz.Liberal, muhafazakâr. Bir liberali nasıl tanımlarsın? Sana göre bir liberal nedir?

- Politik doğrucu, samimiyetsiz, hayvan hakları... ...eşcinsellik gündemi, hep liberal gündemini önemseme. Hristiyanlardan nefret ediyorlar ve beyaz erkeklerden nefret ediyorlar. Niye biliyor musun? Çünkü üzerinde düşünmüyorlar. Herkesten üstün olduklarını düşünüyorlar... ...ve herkese nasıl düşünmeleri gerektiğini söylemeleri gerektiğini düşünüyorlar.

* Tamam, sen bir muhafazakârı nasıl tanımlarsın?

+ Her şeye dini katmalar, eşcinsellerden nefret ediyorlar... ...ırkçılar ama öyle değilmiş gibi davranıyorlar. Benciller ve tek umursadıkları şey para. Herkesin muhafazakâr Hristiyan... ...zırvalarına göre yaşaması gerektiğini düşünüyorlar.

* İşte sorun birbirinizi bu şekilde görmeniz. Bu şekilde birbirinize nasıl saygı duyar veya bir konuda anlaşabilirsiniz?

- Bunu onlar yapıyor, ben değil.

+ Sen de yaptığını söyledin.
Bizi bir sürü hakaretle tarif ettin.

- Tıpkı senin gibi.

* Tamam, pekâlâ. İşler ilginç bir hâl alıyor. Şimdi sen muhafazakârı tanımla.

- Muhafazakâr demek bazı değerler var demektir. Bu değerlerin olması ve onlara bağlı kalmak. Doğru olanı savunmaktır. Sırf o yıl doğru olduğu söyleneni savunmak değil. Dünyada doğru ve yanlış olan şeyler var, hep böyleydi. Bu ülkenin kökenine saygı duymalısın. Bu kökene tutunmalısın. Ülke, Tanrı ve hayat tüm bunlar kutsaldır. İnsanlar birbirine saygı duymalı, devlet ise iş yapmak için var olmalı. İnsanları kontrol etmek için değil. Ve insanlardan en iyi verim almanın yolu onların güçlü yönlerine yer açmaktır. Zayıflıklarını telafi etmek değil.

* Gayet makul. Bu saygı duyabileceğimiz bir şey gibi, değil mi?

+ Evet.

* Şimdi sen liberali tanımla.

+ Kendinden farklı olanlara açık olmak. Başkalarını kollamak ve onları düşünmek. Gezegenimizin değerli olduğunun farkında olmak ve bundan sorumlu olduğumuzu bilmek. Ve insanlar birbirlerini dinlemeli. Makul ve hoşgörülü olmak ve ayrım yapılmayan toplulukların... ...güçlü topluluklar olduğunu bilmek. Bazen de güçsüzün desteğe ihtiyacı olur. Bunu yapabilecek güçte bir ülkeyiz ve yapmalıyız.

* Bu nasıl peki?

- Bazen, evet. İyi.

* İşe sen onun kendini tanımlayışıyla o da senin tanımlayışınla başlarsanız...daha iyi bir şansınız olmaz mı? Daha iyi mutabakata varmaz mısınız?