Pages

9 Temmuz 2021 Cuma

Çözülmemiş Mitler, Kendine Bakış ve Kategorik Dünya

Jan Siberechts
Jan Siberechts - A Wooded Landscape with Peasants
in a Horse-Drawn Cart
Travelling Down a Flooded Road


"Bir eğlence gezisi olduğu için bu, ona bağlı kalıp eğlenmek zorundaydık". Louis-Ferdinand CelineGecenin Sonuna Yolculuk

Daha iyi olması için neler yapabiliriz? Daha verimli çalışması, daha ergonomik olması için hangi adımlar atılabilir? Daha iyi bir tasarım, daha fazla getiri... Dahası da var: bir an geldiğinde meditasyon yapmanın iyi bir fikir olduğu düşünülebilir. Yazmak da mesela güzel bir rahatlama tekniğidir. Güne gülümseyerek başlamak, dua etmek, manzarayı seyretmek, uzayı düşünmek de düşünülmeli.

Çözülmemiş mitler, anlaşılmamış bunca yasa var. İnsan, anlamak içi birleştirmek, birleştirebilmek için öğrenmek zorundadır. Ama bilginin sınırları vardır. Üstelik bu dünya kategoriktir. Doğa felsefesi başta olmak üzere her şey birbirinden ayrılmıştır. İnsan nereye nasıl bakmalıdır? tam olarak nereden başlamak gerekir? İnsan kendinden mi başlamalıdır yolculuğuna? Gordion düğümüne kılıcı indirmek mi gerekir? İnsan, stoacılar gibi erdemli olmalı ve kanaatkar bir mutluluğa sebat mı etmelidir?

Bana kalırsa insanın temel problemi, kendisi dahil hiçbir şeyi konumlandırabilecek bir koordinat bulamamasıdır. Bu tıpkı, gezegenler güneşin etrafında dönerken, güneşin de uzayın derinliklerine doğru bir burgaç (vortex) gibi ilerlediğini öğrendiğim zamandaki şaşkınlığımı hatırlatıyor. Çünkü güneş de hareket ediyorsa, diğer güneşler de hareketlidir. Öyleyse bir şeyin diğer bir başka şeye göre belirlenen konumu soyut aklın bir ürünüdür. matematik öğretmenlerimizin doğru parçasını, paralel çizgileri vs. anlatırken tahtaya çizdikleri köşeleri olan bir evren gibi. Paralel doğrular birbirini asla kesmez ancak, bu durumu yalnızca kara tahtada anlatabilirsin. Bu postülat sadece zihinlerimizde yaşar böylece. Bir şeyin diğer bir şeye göre hareketi, normal şartlar altında (nşa), diğer her şey sabitken (ceteris paribus), bazı varsayımlar geçerli ken gibi ifadeler bu yüzden kolay atlanabilecek ifadeler değildir. Matematiksel olarak ifade edilemeyecek bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız.

Öyleyse sosyal yaşamda da bu böyledir. Bir şeyin bir başka şeye göre davranışı, belirli şartlar altında gösterilen insan davranışları, genetik ve çevresel faktörler bize, her şeyin teorisi benzeri bir kuram teorisine içten içe, romantik bir inanışın sürdüğünü göstermektedir. Peki insanın hiç değişmediğini mi söylüyorum? Yani Jean-Paul Sartre, "insan tüm kararlarından sorumludur; insan özgürlüğe mahkumdur; özünü adam gibi oluştursun" derken tümüyle yanılıyor muydu? Yapılan bir iyiliğin, bir başkasını da iyiye yönelteceğini, açık bilginin teknolojiyi ve bilimi geliştireceğini, direnmenin haklar kazandıracağını söyleyemez miyiz? Elbette söyleyebiliriz. Çünkü, "Herkes istediğini yapar ama, istediğini isteyemez."  Arthur Schopenhauer

"Her şeye bakıyor, özellikle de binalara, tamamen kaybolmuş küçük şeyler ilgisini çekiyor, soru soruyor, kendisi bazı şeylere dikkat çekiyor, davranışının önemli yanı hayranlık duyma ve merak. Genel olarak çevresini kuşatan kişilerin önemsiz konuşmaları ve soruları, belki biraz çocukça ve neşeli, buna rağmen eşlik edenlerin tüm düşüncesini karşı koymadan aynı seviyeye indiriyor. Langer her şeyde derin bir anlam arıyor ve hissediyor, sanırım derin anlam böylesi bir anlamın eksik oluşunda, bana göre de bu yeterli. Tamamen Tanrı inayeti, gülünç olmadan yetersiz alt yapıda tutulmak zorunda olan." Franz Kafka

Her nereye bakarsak bizi, kendimiz olmaktan uzaklaştıracak bir şeyler buluyoruz. Bu integral yapı, bu iteratif, bilinmeyenlerin sonsuza gittiği süreç, birikimli yığılmış, düzensiz bir şey çıkardı karşımıza. Bunu kategorize etmek de konuyu kolaylaştırmadı ne yazık ki. Friedrich Nietzsche, 1881 yılında Peter Gast'a yazdığı bir mektupta şöyle demiş: "Ben parçalanabilen makinelere aidim."