Eğer gerçek denilen kavramla ilgili yazı yazmak istiyorsanız, bu, hiç de düşündüğünüz kadar kolay değildir. Çünkü, gerçek genel çerçevesi itibariyle, insanların kanaatlarını ifade eder. Kanaatler hakkında konuşurken, kanaatlere varmak durumunda kalınabilir ve bu içiçe geçmiş bir düşünce problemine yol açabilir. O yüzden burada yazılanları, bir gerçek bilgi olarak yansıtmak ve düşündürmek bencillik ve kendini beğenmişlik olabilir.(Buradaki kanaatimle size özgürlüğünüzü vermeyi amaçladım). O yüzden, bu yazıda geçen her harf, her kelime veya cümle okurunun özgür iradesiyle silinebilir, değiştirilebilir veya bu yazıya eklemeler yapılabilir. Bu sebeplerden ötürü, ben burada ifade ettiklerime bakış açısı , paradigma veya myopia demeyi uygun buluyorum.
İnsanlar, acı çekerler, mutlu olurlar, saygı görürler, intihar ederler ve hatta, ölmeleri, bazen inandıkları değerler uğrunadır. Uğruna ölünülen değerler bazıları için kutsaldır bazıları içinse dünyadaki en aşağılık fikirdir. Burada ki gerçek nedir peki? Ayrıca, şunu da sormak istiyorum. Örneğin, sizi gerçeğin en doğru savunucusu en bilge ve kişilerden biri addedelim. Bu, kimyada, hidrojenin ideal gaz kabul edilmesi gibi bizim uydurduğumuz, hatası göz ardı edilebilecek bir önerme olsun. Ayrıca, siz milyarlarca ve milyarlarca (bkz. Carl Sagan'ın deyimiyle) sayıyla ifade edilebilecek bir değerler kümesisiniz. Ve tam da sizin gibi düşünenleri (tabi ki her yönüyle) biraraya kümelendirelim. Siz (daha doğrusu kümeniz) dünyada yaşamış ve yaşayan insanların yüzde kaçını ifade eder? Sizin gibi düşünmeyenler kesinlikle kaybedenler midir? Düşünce sistemleri genetik olarak sizin kadar gelişmemiş midir? Ya da gerçeği bilmemek gerçekte o kadar da önemli değil midir? Gerçeğin peşinde koşmadan önce size bu soruları sormak istedim. Tarihsel gelişmeler ışığında, çevre ve ruh dünyamızı baz alarak gerçeğin peşinde sizi biraz dolaştırmak istiyorum. Bunden dolayı , bu yazıyı bir ön yazı olarak yazmak gerekliliğini hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder