Pages

25 Şubat 2011 Cuma

Yazmak Üzerine 2

“Ne bilginler geldi, neler buldular!
Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.
Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?
Birer masal söyleyip uyuyakaldılar”.
Ömer Hayyam

Durmadan yazan bir adam düşünün. Yaşamak yerine yazmak konusunda ısrarcı. Doğru bir seçim var mıdır bu konuda? Hangisi ideal olandır? Yaşamak mı, yazmak mı?

Yazarken, insanların zihinlerine darbeler indirecek kurguları dört duvar arasında ararken, sayfalar çevirirken; sayfalarda geçenleri bir bilim adamı hüviyetinde birbirine katıştırırken, odaklanmaya çalışırken, empati kurmaya, cümleleri besleyip kuvvetlendirmeye çalışırken, “okuyacak” olan ne alemdedir? İşinde gücündedir kimi zaman, vapurda sevgilisiyle kol koladır belki de.

Sen yazarken akıp giden hayatı ıskaladığını düşünüp üzülüyorsan, üzüldükçe daha fazla yazıp daha fazla yara aldığını hissediyorsan ne yapmalısın?

Bütün büyük yazarların tamamına yakını ıstırabının ödülü olarak almışlardır büyük yazarlık payelerini. Peki ya Sen? Sen bu hayatın neresindesin? Tamamlanmamış bir kanaviçe gibi uzanan hayatına bakarken, bir kere daha dünyaya gelmeyeceğini bilerek, farklı veya doğru olanı aramak, ölesiye aramak irrite geliyor bana.

Yazan ve okuyanlar birbirine daha sıkı yaslanması gereken güruhlardır dolayısıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder