Pages

24 Nisan 2011 Pazar

Zihinle Oyunlar


"Nasıl görürsen, öyle düşünürsün. Nasıl düşünürsen, öyle yaşarsın".
Bir insan zihniyle oyunlar oynayabilir. Vicdanımı, zihnimin otonomik karmaşasını düzene sokup, onu istediğim şekilde yönlendirebilirim. Ama bu kolay değil elbette. Bunu ancak, hiçbir fikri oturmamış, düşünceleri dalgalanan bir insan yapabilir. Yoksa, hayatın gerçekleri karşısında, yaşattığı acı ve sevinçlerin duraklarında ister istemez beklemek zorundayız.

Ama yine de olasılıkla insan, bazı durumlarda zihnini acı çekerek de olsa yönlendirip, istediği gibi düşünebilir ve aslında bu insanın iç benliğinde, fark etmeden gelişen bir süreç olan; "olgunlaşma"ya denk düşer.

Zihnimizi, derin nefes almalarımızla boşaltıp, sürekli bir taze fikir sirkülasyonu ile, zihnin yaşattığı duyguları değiştirebiliriz. O'nu belirli bir yönde kanalize edebiliriz. Bu yüzden de algı, insanın uzağında, insandan çoğunlukla yarı-bağımsız olarak sıyrılmış, dualist bir kişilikmişiz izlenimi yaratıyor.

İnsanın düşüncelerini belirli yönde kanalize etmesi bundan başka ne anlama gelebilir ki? Ben, düşüncelerimin içinde, düşüncelerimle oynayabileceğimi biliyorum. O halde ben gerçekten bir şey hissetmeyen, düşünceleri yersiz kalıplardan oluşan biriyim. Çünkü, onlarla oynayabiliyorum dilediğim gibi. İnsan düşüncesinde, düşüncelerine karşı gelebileceğini düşünüyorsa, zihniyle oynayabiliyorsa, artık o'nu benliğinden bir şekilde ayırmış demektir.

Voltaire'in, "insan algısının sınırları" derken ne demeye çalıştığını anlamak, uzun süren bir zihin yolculuğuna dayanıyor sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder