Pages

24 Haziran 2020 Çarşamba

Üzerinde Düşünülmemiş İdeler Üzerine

Max Slevogt - The Nile at Aswan
Hayatımızı şekillendiren şeyler, üzerinde hiç düşünülmemiş ya da çok az düşünülmüş şeylerdir. Mesela kitap okumak... Bunun iyi bir şey olduğuna kim karar verdi? Görünen o ki, tarihsel mirası olduğu gibi kabul ediyoruz. Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür. Çünkü zaman yok. Ama kitap okuma nasihatini bir kere eyleme dönüştürdüğümüzde ve sürekli hale getirdiğimizde artık aklımıza sorular geliyor. Hiç düşünmediğimiz bir konudan çok çok çok az düşünebileceğimiz bir faza geçiş yapıyoruz. Burada şunu düşünüyoruz mesela; çok okumak, yaşam zevklerinden mahrum kalmaya; hayattan kopuk yaşamaya, gerçekliğin pratikliğinden uzaklaşıp kurguya, kuramsal / kavramsal olana zincirli kalmaya neden olur mu? Sonra ikili ilişkiler. Hayatımız boyunca karşılaşabileceğimiz bir avuç insan içinden tesadüfi birisinin bizim ruh eşimiz olacağına nasıl inanırız?..

Bu yüzden de yaşam üzerinde düşünülmemiş, derme çatma birkaç düşünce üzerinde yükselmeye çalışır; kendini var etmeye; buradayım demeye. İşte tam da bu yüzdendir ki, hayattaki pek çok şey zamanla slogana dönüşür: "kitap okuyun", "satın alın", "ülkenizi sevin" gibi.

Ne iyi iyidir; ne kötü kötüdür. Doğru veya yanlış kulaktan dolma birkaç öğütten ibarettir. Doğrusu insanlar, birçok temel şeyin tanımını bile bilmez (Bilmesi gerekir mi gerekmez mi?). Toplumsal yaşayış yazıya döküldükçe bu yara da kabuk bağlamaya devam ediyor. Halbuki, "Bilginin istem olarak doğabilmesi ve özgür kişi olarak kendisini her gün yenilemesi için ölmesi gerekiyor", demiş Max Stirner.

Bazı konular üzerinde azıcık kafa yormak "zorunda" kalmış insanlar, bu konuları hiç düşünmemiş insanlar üzerinde hegemonya kurmaya çalışıyor. Halbuki "herkesin iyilik yaptığı ütopik bir dünyada" bile işlerin kesinlikle yolunda gitmeyeceği besbelli. Öyleyse tüm insanlar neden bu saçmalıkları söylemekten kendilerini alamıyorlar? Oysa "sessizliğin mantığı, felsefenin mantığıdır", demiş Martin Heidegger.

Böylece sessizlik lanetlenmiştir. Sessizlik zamanlarında yaralarını görmeye başlar insan. Tanrım! Sessiz ve sıkıcı olan her şeyden beni koru! Beni, kendimden koru! Kendimden azat et! İşte, içten, samimi bir dua böyle olurdu. Ya da kulak vermeli Wittgenstein'a: "Hakkında konuşamayacağımız şeylerde sessiz kalmamız gerekir." 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder