Pages

19 Aralık 2019 Perşembe

Gerçekleşmesi Olanaksız Seçimler İçin

Caspar David Friedrich - Landscape with Mountain Lake
 "Tüm akıl hastalıklarının temelinde meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar."            Carl Gustav Jung

Neyle iştigal edersek ona dönüşüyoruz ve neye dönüşürsek, her şeyi ona göre biçimlendiriyoruz. Bizler nesnelerin nesnesiyiz. Her insan kendi içine çöken bir karadelik gibi. Bir çekim gücü olsa da, her bir şey (ve tabii ki insan) kendi içine çökerek hiçliğe karışıyor. 

Hiçbir vakit, hiçbir yaşamın değeri yoktu. Her şey yalnızca oluş içindeydi. Değişik bir öğrenme biçimi bu. Tomurcukların çatlayışı ve kabuk değiştirdikten sonra kaybolan deriler. Uzayıp giden günler. Bir yere varmayan iç çekişler. Soytarıların düğün, cenaze merasimleri. 

Elde avuçta bir şey kalmadı insana dair. Bir meslek edinip kendinizi bitirin. Zamanınızı boşa harcayacak bir şeyler bulun. Tüm gün düşünüp durduğum şey şu; yalnızca değillemelerle bir ömür geçirebilirim.

Aşık olan birine, aşkın neden olmadığını ancak her şey bittikten sonra gerçekten anlatabilirsiniz. Tüm yıkıntının ardında değillemeler başlar. Öyle değil; hiçbir zaman sandığın gibi olmadı. Korkunç bir şey bu. Bilmen gereken, her adımında, her davranışında, es geçtiğin bir dolu şey var.

Bir kitap düşünelim; bir başyapıt olsun. Örneğin, Marcel Proust'nun Kayıp Zamanın İzinde kitabı... Elinize alın kitabı. Sayfalarını hızlıca karıştırın. İşte bu kitap başka türlü yazılabilirdi. Bu uzun cümleleri böyle kılmış ve basılı hale getirmiş olan; onu zamanın içine hapsetmeye çalışan monadlara kim karar verdi? Leibniz diyor ki; daha iyi bir dünya düşünemiyorum. Yani her şey olması gerektiği gibi. Başka türlü olamazdı. Bunu biz düşünemeyiz; bu bizim akıl sınırlarımızı aşar. Peki bir kitabı yazmak ve onu kamuya açmak; artık tüm monadlara sınır çizebilmiş olmak mıdır?

Aynı baskı grubundan çıkan Kayıp Zamanın İzinde kitaplarının tıpkıbasım olduğunu söyleyeceksiniz. Bunu kabul etmiyorum. Hiçbir zaman aynı değil. Hatta dağlar kadar fark var aralarında. Her biri çok farklı zamanlara ait bu aynı baskıdan çıkmış Kayıp Zamanın İzinde'ler dahi.

Düşüncelerimi toplayamıyorum. Çünkü Wittgenstein'ın krizini yaşamak üzereyim; "Felsefe yalnızca yanlış anlaşılmış dilin yan ürünüdür". ve eklemekte; "Özgün felsefi sorunlar yoktur". Can sıkıntısı... Tek istediğim zamanın akışını unutturacak bir takım uyutucu faaliyetler.

Birbirine benzeyen olgular içinde, bu olguların aslında birbirine hiç benzemediğine dair pek çok küçük ayrıntı fark ederiz; yine de her şey bir yönüyle bir başka olguya benzemektedir. Onunla akrabadırlar; bunu ampirik gözlemlerle de anladık. Ama yinelemek istiyorum; hiçbir şey bir başka şeyin benzeri olamaz. Hatta iyice bakıldığında hiç alakasının olmadığını fark etmeniz lazım.

1 yorum:

  1. Güzel yazınız için çok teşekkürler. Uzun bir aradan sonra yazdığınızı görmek çok güzel.

    YanıtlaSil