Pages

6 Mart 2011 Pazar

Gün Batmıyor Hala


Zaman ve uzam sürecinde sürükleniyoruz biz. Birbirine yaslanmış apartmanlar arasında yürürken, tak tak ayak sesimi aç köpekler işitirken, gün batmıyor hala...

Zamanın, o güzelim 4. boyutun bambaşka geçtiği bir yer burası. Masalların, efsanelerin, yalan aşkların, davetlerin ve ilkel vahşi orman yaşamının çok uzağında bir yer. Gün ışığı, omuzlarına biner binmez biliyorlar, zamanın eğilip bükülmesi gibi bir şey bu, gün batmıyor hala...

Zamansız gelen o ani fikir dalgası. Geçip giden noktasal anların kümülatif toplamı, bir daha geri gelmeyecek gençlik hücrelerim, göz bebeklerimin irisi ama yine de, her şeye rağmen, gün batmıyor hala...

Zamanı ve renkleri, birbirinin içine geçip kaybolan geometrik şekillerin içine uyum sağlama derdi ve rengarenk bir cümbüşün içinde, durmadan sallanan bir kayık gibi, gün batmıyor hala...


DENİZ KIZI


Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;

Saçları, dudakları
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.

Yoksuldu, biliyorum
- Ama boyuna da yoksulluk sözü edilmez ya-
Kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
Aşk türküleri söyledi.

Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir,
Denizle boğaz boğaza geçen hayatında!
Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek
Dikenli balıkları hatırlatmak için
Elleri ellerime değdi.

O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğmuş meğer açık denizde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkandım durdum rüyalar içinde.

Orhan Veli Kanık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder