Pages

4 Temmuz 2011 Pazartesi

İdama Giden İnsan





En hüzünlü şarkının güftesidir. Bunu ancak yaşayan bilir ama, hüzünlü anlarımızla ortak bir payı olduğu olduğu için empati kurabiliriz diye düşünmekteyim.

Şimdi bir adam, dört duvarın arasında, belki azılı bir katil, belki şeytana pabucunu ters giydiren bir düzenbaz, belki hainlerin babası, belki de suçsuz bir adam olabilir. Ben ise, suçsuz bir adamın gözünden hayata bakmak istiyorum. Yaftalanmış, damga yemiş, hırpalanmış bir adamın... Ya da şöyle düşünün bu adamı; yüzyıllar önce engizisyon mahkemelerinde hüküm giymiş bir düşünce adamı, sapkınlık damgası yemiş bir bilge...

İşte bu bilgenin zekası, fikri yetkinliği en hüzünlü şarkının müsebbibidir. Çünkü, bilgisizliğin mutluluk olduğu bu dünyada, o rüzgarın tadını en iyi bilen, güneşin sıcaklığını en çok seven, yakamozları seyrederken mutlu olabilen, tüm yaşam hücreleri doğanın bir parçası olmaktan dolayı mesut olabilen bir kişidir... İşte bu adamın hüzünlü hikayesidir, tasvir etmek istediğim.

Karanlık bir odanın içinde, sabahı beklerken, gün ışığıyla birlikte karanlıklara boğulacağının farkındayken bu adamı düşlüyorum. en mutsuz olduğumuz zamanlardır idama giden insan. Çünkü, onda yaşamanın getirdiği o ucuz hırs, kibir, riya gitmiştir. Rüzgarın tadını özlemiştir bu adam. Mevki sahibi olmak, kaybetmiş insanlar arasında lider olma gayesi gütmek gibi tüm çabalar anlamını yitirmiştir. Yalnızca sevdiklerini, sevebileceklerini düşündüğü o an; bir tepenin başından dipdiri, esen ılık rüzgarın altında seyrettiği sonsuz denizin mutluluğundan başka, o'nu sevenlerin gözlerinin içine bakmaktan başka hiçbir gayesi yoktur. Bana göre, yeniden doğmuştur o anda. İnsan olmuştur yeniden. Birilerinin sırtına basarak yürümenin ne denli boş olduğunun farkına varmıştır. Nasıl anlatmalı bu insanı bilmem ki!

Keşke der, onun gözlerine bir defa daha bakabilseydim, el kadar çocuğumu bir defa daha öpebilseydim, bir defa daha, bir defa. bunu bilmektir insana hüzün veren işte. Sağlıklı düşünmektir acıların en büyüğü. Zindan adasında boşuna kalmak istemez insan.

İşte o gün ışığı ve ılık esen rüzgar, sevgilinin yeşil gözleri, denizin mavisi, lapinaların en harelisi, çocukluk ve beyaz düşler, anlamını yeniden kazanır. Tüm o hırs, tüm o boş işler anlamını kaybeder; tüm o boşluk kapanır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder